Osmanlı Donanmayı
Hümayunu, II: Abdülhamit’in kararıyla, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan beri
çürümeye terkedilmiş bir durumdaydı. Bunda, Sultan Abdülaziz’in çok önem vererek
kurduğu donanmanın tehdidiyle tahttan indirilmesi ve Abdülhamit’in ‘benim de
başıma gelirse’ düşüncesi büyük etken olmuştur. 1903 yılında İngiltere’ye
bu konuda bilgi veren Kraliyet Armadası Birinci Lordu Earl Selbourne, Türk donanması
için “Mevcut bile değil.” demişti.
Osmanlı
Devleti’nin donanma açısından güçlenmesi gerekiyordu. Yunanistan da donanmasını
güçlendirmeye çalışan bir başka devletti. 1900’lerin başında denizlerde üstün
olmak her şeyden önemliydi. Çünkü kara yolları henüz o kadar gelişmiş değildi. |

Sultan Osman I
|
Yine aynı dönemde İngilizler tarafından
“drednot” tipi gemiler geliştirilmişti. Bu tip gemiler daha hızlı hareket
edebiliyorlardı, yüzen bir filo gibiydiler, fakat yeni deneniyorlardı.
1911 yılı baharında, Arjantin ile yaşanan
amansız deniz çekişmesi yaşanırken, Brezilyalılar dünyanın en büyük savaş
gemisine sahip olmak istiyorlardı. Bu amaçla Brezilya; İngiltere, Newcastle’daki
Armstrong şirketine bir drednot siparişinde bulundu ve adını Rio de Jenerio koydu.
1913’e gelindiğinde Brezilya ile Arjantin arasındaki sorunlar giderilmiş, 1913
Temmuzuna kadar Brezilya’nın yaptığı düzenli ödemeler bu tarihten sonra
kesilmiştir. Brezilya gemiyi almaktan vazgeçmişti. Armstrong Şirketi çok fazla
telaşlanmamıştı çünkü gemiyi alacak biri mutlaka bulunacaktı.
Osmanlı Devlet’i
İngiltere’ye kırka yakın irili ufaklı gemi siparişinde bulunmuştu. Başlangıç
için o günün parasal karşılığı dört milyon Sterlin’e iki drednot
ısmarlanmıştı. Biri Reşadiye olacak drednotlardan diğeri ise Sultan Osman I adıyla
alınacaktı. Sultan Osman gemisi, Yunanlıların da katıldığı ihalede Osmanlı
Devleti tarafından alınan Rio adlı gemiydi. Süvarisinin kimliği bile saptanmıştı:
Hamidiye’nin efsanevi kahramanı Rauf Bey. |

"Sultan Osman I" postakartı
|
Bu gemilerin alınabilmesi için yeterli
bütçe olmadığından geniş çapta bir bağış kampanyası düzenlenmiş, o zamanın
olanaklarıyla kahvelerde, halkın toplu olarak bulunduğu yerlerde, müsamere ve
eğlencelerde sürekli olarak para toplanıyordu. Bayram gibi vesilelerle öğrencilerin
ellerine kumbaralar veriliyor ve bu kumbaralarla para topluyorlardı. Önemli para
yardımlarında bulunanlara “Donanma İane Madalyası” adı altında bir de madalya
veriliyordu.
Fakat işler umulduğu gibi gitmiyordu.
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na Almanya ile sürüklendiği bu
günlerde İngiltere gemileri verip vermemekte tereddüt ediyordu.
27 Temmuz 1914’te Reşit
Paşa vapuru ile Sultan Osman’ı teslim almak üzere, Bahriye Nazırlığı’nı ve
Osmanlı Devleti’ni temsilen Rauf Bey Newcastle’ a varmıştır. Churchill Sultan
Osman’a el koymanın çok büyük bir diplomatik karmaşaya neden olacağını
bilmektedir ama İngiliz Armadasının önüne çıkabilecek böylesi bir gemiyi teslim
etmek de istememektedir. Ve 3 Ağustos 1914’te Churchill’in açıklaması ile Sultan
Osman ve Reşadiye’ye el konduğu resmi olarak açıklanmıştı. Rauf Bey anılarında
şöyle diyordu: |

Sultan Reşat'ın Erin'e dönüşünü gösteren
çizimler.
|
“....Geminin son taksiti olan yedi yüz bin
Lira da ödenmişti. İşleri bir an önce bitirmek için denemelerin bir kısmından
vazgeçerek fabrika ile 2 Ağustos 1914 günü geminin, bize teslimi konusunda
anlaşmıştık. Fakat parayı verişimizin ertesi günü için kararlaştırılan
sancağımızı çekme töreni zamanından yarım saat önce İngilizler Sultan Osman’a
el koydular.”
“....Gerektiği şekilde şiddetle protesto
edildiyse de kimse oralı olmadı....”
Bu gemiler paraları ödendiği halde teslim
edilmemiş, paraları ise iade edilmemiştir. Sultan Osman gemisi derhal
İngilizleştirildi ve ismi “Agincourt” olarak değiştirildi. Reşadiye ise Erin
ismini aldı. Fakat kaderi oldukça hazin oldu. 22 Ağustos’ta seyre hazır olan geminin
denenmesinde görülür ki silahları iyi çalışmamaktadır. 26 Ağustos 1914’te
onarım için çekilir. Başarısız bir gemi olarak bir daha kimseye satılamaz ve 1922
yılında gemi sökücüler tarafından parçalanmaktan kendisini kurtaramaz. |