Çanakkale
Muharebeleri,Birinci Dünya Savaşı içinde gerek İtilaf Devletleri, gerekse de İttifak
Devletleri açısından önemli bir yere sahiptir. Birinci Dünya Savaşı'nın uzamasına
yol açan ve Türk ordusunun başarısıyla sonuçlanan bu muharebeler, Türk halkı için
bir moral kaynağı olmuştur. Bu kaynağı işleyen ve halka yayılmasını sağlayan
basındır .Bu işlevlerini göz önüne alarak bir şehir basınının, özellikle İzmir
basınının seçilmesindeki amaç, İzmir'in Çanakkale muharebeleri ile olan
bağlantısıdır. İzmir İtilaf Devletleri donanmasınca Çanakkale ve İstanbul
boğazlarını ele geçirmek için önemli bir koz ve baskı aracı görülerek
bombalanmış, hatta dönemin İzmir Valisi Rahmi Bey' e İzmir'i teslim etmesi halinde
prenslik bile önerilmişti.
İzmir basını, Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale Muharebeleri'nin başladığı
dönemde Ahenk, Anadolu, Köylü ve Duygu adlı gazeteler ile Muallim adlı bir dergiden
oluşuyordu.
İzmir gazetelerinin haber kaynağı, Karargah-ı Umumi' den yayınlanan resmi tebliğler,
yabancı gazetelerden ve haber ajanslarından ve İzmir dışındaki diğer şehirlerin
basınından yapılan alıntılardır. Yabancı basın ve haber ajansları, Türkiye'deki
gelişmeleri Türk basınından daha da iyi takip edebiliyor ve İzmir gazeteleri
neredeyse haberlerinin çoğunluğu yabancı basından alıntılarla veriyordu. Ancak, bu
İzmir basının pasif kaldığı anlamına gelmemekteydi.
Nitekim, boğazdaki gelişmeler oldukça iyi değerlendirmelerle yansıtılıyordu.
Bilindiği gibi, Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı içinde tek kazandığı
cephe olan Çanakkale Cephesi ve buradaki muharebeler savaşın uzamasına yol
açmıştır. Osmanlı Devleti, bu cepheye özel bir önem vermiştir. Bu önem, cephedeki
kötü gelişmelerin,devletin uyguladığı sansürle gizli tutulmasını, başarıların
ise bütün yurtta coşkuyla kutlanmasını sağlamıştır. Bu coşku her yerde olduğu
gibi, İzmir gazetelerinden de halka aktarılmıştır.
Cephedeki başarıyı aktaran yazılar,halkın savaşı sahiplenmesini arttırıp,
bu haklı davanın kazanılması için yardımların yapılmasını teşvik etmiştir.
Osmanlı Devleti'nin diğer cephelerindeki gelişmeler resmi tebliğler ve makalelerle bir
iki paragrafla geçiştirilirken, Çanakkale'ye sütunlar ayrılmıştır.
İzmir gazeteleri boğazlardaki gelişmeleri yakından takip ediyordu. Bazen önemli
haberleri yakalıyor bazen de isabetli tahminlerde bulunuyordu. Örneğin, Anadolu
Gazetesi'nin ilk gerginlik döneminde yakaladığı önemli haberlerden biri, İtilaf
Devletleri'nin kendi aralarında yaptıkları boğazlarla ilgili gizli bir askeri anlaşma
idi.
Rusya ve İngiltere'nin yaptıkları bu anlaşmaya göre, harp çıkarsa Rusya,
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına karşı askeri harekata girişecekti. Yapılan önem
tahminlerden biri de boğaza yönelik zorlamanın artacağı idi . Ahenk' in 16 Ekim
tarihli sayısında yer alan bu tahmin doğru çıkmış ve İtilaf Donanması 1 Kasım
1914'te İzmir Limanı'nı, ardından 3 Kasım 1914'te de boğazları top ateşine
tutmuştu. Artık hızlı bir şekilde Çanakkale Muharebeleri'ne doğru gidiliyordu.
İtilaf Devletleri boğazı geçme konusunda planlar yapmaya başladılar. Bu doğrultuda
, boğazdaki ve Ege Denizi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdılar. Çanakkale
boğazını almaya kararlıydılar. Oysa İzmir gazeteleri daha önceki tahminlerinin ve
haberlerinin aksine, İtilaf Donanması'nın fazla dayanamadan çekip gideceğini
yazmıştı. Örneğin Ahenk, "İngiliz ve Fransızlar Çanakkale Boğazı'nı
zorlamak için dört beş gemiden fazla feda edemezler. Bununla beraber iş bu
fedakarlıkta beyhude olur. Çünkü Çanakkale gayr-i kabil teshirdir" diyordu.
İzmir basını saldırıya ihmal vermezken, 23 Kasım 1914 'te Fransız ve İngiliz
donanmaların Çanakkale'ye saldırmıştı. Ancak ,hükümet sansürle bu ve bundan sonra
olabilecek saldırıları yok göstermeye başladı. Örneğin ,23 Kasım 1914'te yapılan
saldırı,Karargah-ı Umumi tarafından yok gösterildi. Sonradan Birinci Ordu Komutanı
olacak olan Von Der Goltz Paşa da bu saldırıların olmadığına dair beyanat
vermişti. Bu da Ahenk'te, "Von Der Goltz Paşa'nın Beyanatı"başlıklı
yazıyla açıklanıyor ve Paşanın bu tür söylentilerden çabuk etkileneceği ,
dolayısıyla bunun önlenilmesini istediği bildiriliyordu.
İtilaf Devletleri Çanakkale'ye düzenlenecek saldırının hazırlığını yaptıktan
sonra, planları doğrultusunda 19 Şubat 1915'te Gelibolu Yarımadası'nda Seddülbahir
ve Ertuğrul, Anadolu tarafında da Kumkale ve Orhaniye giriş tabyalarını imha etmek
için saldırıda bulundular. Bu saldırıda Türk ordusundan 4 kişi şehit olurken, 11
kişide yaralandı. Oysa, yayınlanan resmi tebligatta, sadece bir Türk askerinin
bacağından yaralandığı;İtilaf Donanması'ndan "Amiral gemisi ağır surette
olmak üzere üç zırhlı..."nın da hasara uğradığı bildirilmişti.
Sansür dolayısıyla gerçek sayılar saklanmıştı. Köylü saldırıyla ilgili
haberinde, Türklerden sadece "bir nefer şehit ve bir neferin"de yaralı
olduğunu bildirirken Ahenk'te, İngiltere'nin bu saldırıya Fransa'nın dört
zırhlısına karşın sadece iki zırhlısıyla katılmasının "İngiliz kurnazlık
ve korkaklığının yeni bir misali" olduğunu ve "İngilizlerin ciddi tehlike
gördükleri yere sefain-i harbiyeleri yanaştırmaktan tehaşi eyledikleri
(sakındıkları) bununla da sübut bulmaktadır (ortaya çıkmaktadır). Çanakkale gibi
müstahkem bir mevkii bombardıman için Fransız zırhlılarını öne sürmüşler ve
kendileri Fransızların altı zırhlısına bedel yalnız iki gemi göndermişlerdir.
Demek oluyor ki İngilizler Fransızları hala aldatmakta devam ediyorlar"
şeklinde yorumluyordu. İzmir basınının, haberler konusunda bazen çelişkiye
düştüğü de oluyordu. Örneğin Ahenk Gazetesi, İngiltere'nin iki zırhlı
gönderdiğini yazarken Köylü Gazetesi de saldırıya dört İngiliz zırhlısının
katıldığını belirmişti.
İzmir gazeteleri boğazların durumunu ve geleceğini tartışa dursun, İtilaf
Devletleri Şubat ayındaki başarısız girişimlerinin ardından, 18 Mart 1915'te
kalabalık bir donanmayla boğazı geçmeye çalıştılar ama başaramadılar. Bu
saldırıda gerek İtilaf Devletleri gerekse de Türk kuvvetleri çok kayıp verdi. İzmir
gazeteleri 18 Mart saldırısını önce Karargah-i Umumi'nin yayınladığı resmi
tebliğlerle duyurdu. Tebliğlerde İtilaf kaybına yer verilirken Türk kaybına
değinilmiyordu. Tebliğleri yorumlar izlemeye başladı.
Yorumlarda, 18 Mart'taki girişim, İtilafların Balkan devletlerini siyasi
maksatla korkutup kendi yanlarına çekmek, Mısır ve Sudan'da uğradıkları hasarı
telafi etmek için yapılmış boş bir çaba olarak değerlendirilmiş ve İtilafların
bir kez daha başarısız olarak "Osmanlı ordusuna çatmanın kaça mal olduğunu
Çanakkale hezimetinde" anladıkları ve bunu da itiraf ettiklerine değinmiştir.
Öte yandan, itilafların bu harekatta da başarısız olmalarının Rus kamuoyunda
İngiltere'ye karşı düşmanlığın oluşmasına yol açtığı yazılıyordu. Ruslar,
başarısızlığın ve bütün kötü gelişmelerin sorumlusu olarak İngilizleri
görüyorlardı. Rusların savaş sonuna kadar devam ettirecekleri bu tutumu, Ahenk
Gazetesinin Rusların Türklerin "hasta adam" olmadığını görmekten
duydukları telaş olarak değerlendirmişti.
18 Mart'ın ardından, İzmir basınında bir kara harekatının olacağına dair haberler
gündeme gelmeye başladı. Buna ilişkin yorumlarda, genellikle kara desteği
olmaksızın denizden yapılan saldırıların etkili olmayacağı, ancak buna da
İtilafların cesaret edemeyeceği vurgulanıyordu.
Kara harekatının imkansızlıkları ve zorluklarıyla ilgili tartışmalar sürerken,
İtilaf Devletleri 25 Nisan 1915'de Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yaptılar. Kara
çıkarmasında her iki tarafta çok kayıp verdi. Bu cepheye çok önem verildiği için
morali yüksek tutmak amacıyla, önceden yapıldığı gibi Türk kayıpları
bildirilmedi. Buna karşılık, İtilaf saldırıları ve verdikleri kayıplar, onları
moral açısından çöküntüye uğratmak amacıyla sık sık haberlerde veriliyordu.
Ahenk'in, Daily Telegraph'dan alıntı yaptığı, River Clyde Gemisi'nden
çıkartılan 300 kişinin tümünün öldürüldüğünü bildiren haber buna bir
örnektir........Bu haberle birlikte bazı haberler de, Türklerin lehine propaganda
aracı olarak veriliyordu. Bu haberlerden biri, İtilaf kuvvetlerinde yer alan Müslüman
askerlerin Türk ordusuna katılmaları diğeri ise, esir edilen İtilaf askerlerinin
Türkleri öven beyanatları idi. Örneğin, bir Fransız onbaşı beyanatında, Türkleri
kırmızı fesli, şalvarlı uzun mavi püsküllü olarak bildiğini ama farklı
olduklarını top ateşlerine iyi karşılık verip düşman ateşinden iyi
korunduklarını, Türkler süngü hücumunda başarılı oldukları için de, Fransız
ordu komutanlarının Türkleri iyi avlamak için yanlarına sokuluncaya kadar ateş
ettirmeyip yakından hepsini tümden temizlemeyi amaçladıklarını buna rağmen
Türklerin iyi savaştıklarını belirtip yakalandığına çok üzüldüğünü ama
"Türkler gibi kahraman askerlere yakalandığı için bu üzüntüsünün
geçtiğini" söylüyordu...
Kara muharebelerinin şiddetlendiği Mayıs ayından itibaren tarafsız devletlerin
alacakları tavır da, İzmir basınının gündemini belirleyen konulardan idi. Gazeteler
sık sık onların tavrı tartışan yayınlar yapıyorlardı...
Çanakkale Muharebeleri'nin devam ettiği ve Türklerin başarılı oldukları
haberlerinin yoğunlaştığı günlerde, her yerde olduğu gibi İzmir basınında da,
sık sık İtilaf ve tarafsız devletlerin gazetelerinin ve devlet adamlarının
Çanakkale'deki Türk başarısını öven beyanat ve yorumlarına yer veriliyordu. Bu
övgüler, Osmanlı devlet adamlarının beyanatları ile de destekleniyordu... İttihat
Terakki yönetimi ve özellikle Enver Paşa Çanakkale'ye özel bir önem vermekteydiler.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla bu özel önem üç farklı gelişme
yaratmıştır. Birincisi, bu önem, cephedekilere moral veriyordu. İzmir gazetelerinde
sık sık okuduğumuza göre, Enver Paşa zaman zaman hem Çanakkale Cephesi'ni, hem de
orada yaralanan askerleri tedavi gördükleri yerlerde ziyaret ediyordu. Örneğin,
Ahenk'te yer alan bir haberde Enver Paşa'nın Gelibolu'da yaralanıp, İstanbul'da
Gümüşsuyu ve Gülhane'de tedavi altında olan askerleri ziyaret ettiği ve bunlara
madalya verdiği bildiriliyordu. İkincisi, Enver Paşa'nın pek sempati beslemediği
Mustafa Kemal Paşa ile ilgili idi.
Bu cephede başarının kazanılmasında, önce 19 ncu Tümen Komutanı ve sonra da
Anafartalar Grup Komutanı olarak büyük rolü olan Mustafa Kemal Paşa'yla ilgili
haberlere özel bir sansür konulmaktaydı. Bu Enver Paşa'nın Mustafa Kemal'e duyduğu
kişisel hırstan kaynaklanıyordu. Örneğin, İtilaf Kuvvetlerinin şanslarını bir kez
daha zorlamak amacıyla 6-7 Ağustos 1915'de yaptıkları çıkarmanın ardından gelişen
Anafartalar ve Conkbayırı savaşlarındaki Türk başarısında, Mustafa Kemal
Paşa'nın büyük rolü vardı. Ama, gazetelerde Anafartalar'daki gelişmeler genel bir
yorumla verilmiş ve Mustafa Kemal'den hiç bahsedilmemişti. Üçüncüsü de, bu önem
dolayısıyla ülke basınında İzmir örneğinde olduğu gibi yapılan yayınlarla,
Türk halkı sahip olduğu her şeyiyle bu cephede savaşanlar için yardıma
çağırılmıştı. Bu çağrı etkili olmuştu ve İzmir gazeteleri hemen hemen her gün
bu yardım haberleri ile doluydu.
Kara muharebelerinin etkisini yitirdiği ve Çanakkale'den gelen çarpışma haberlerinin
de azaldığı günlerdeyse, İzmir basınında, çarpışmanın başladığı Nisan
ayından beri gündemini yitirmeyen barış olacağı söylentileri ile İtilafların
Gelibolu'dan çekileceklerine ilişkin haberler daha sık yer almaya başladı.
İngilizler, Çanakkale'de elde ettikleri başarı her neyse, bunu kendilerine mal etmek
ve özverilerini kanıtlamak için verdikleri kayıplarını abartırken, sömürgelerinin
ve Fransızların kayıplarını az göstermişlerdi.
Ahenk Gazetesi bu iddiayı desteklemek için, Avustralya ve Yeni Zelandalı
esirlerden aktardığı haberinde, Anzakların, verdikleri kayıpların doğru rakamlarla
açıklanmamasının, memleketlerinde tartışmaya yol açtığını ve ebeveynlerinin
gönderdikleri mektuplardan birinde yazıldığı gibi "Çanakkale'ye gönderdiğimiz
Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri demir zırh içinde midirler? Şimdiye kadar zayiat
listelerinde bir şey görmedik" tarzında hayretlerini dile getirdiklerini
biliyordu.
İtilaf kuvvetlerinin Gelibolu'dan çekilecekleri haberine, Osmanlı devlet adamları da
yayınladıkları beyanatları ile katılıyorlardı. Enver Paşa bir yorumunda,
"kemal-i emniyetle vaadedebilirim ki sulh görmezden evvel düşman ayaklarını
oradan keseceklerdir. Ve geldikleri yere süreceğiz. Ve belki de daha ilerilere kadar
süreceğiz" iddiasında bulunuyordu.
İtilaf kuvvetlerinin Arıburnu ve Anafartalar'dan çekilmeleri tüm yurt basını
tarafından olduğu gibi, İzmir basını tarafından da büyük sevinçle
aktarılmıştı. "Bu, Osmanlılık, Türklük namına ne büyük iftihara değer
muvaffakiyetlerdir" sözcüğü bu yazılan ana temasıydı.
İtilaf basınıysa, Çanakkale seferini bir hata olarak kabul ediyordu. Örneğin, Daily
Mail "Feci Bir Hayvanlığın Tarihçesi" başlıklı bir yazısından yapılan
alıntıda Çanakkale Muharebeleri'ni" birçok cesur adamın kanı pahasına oynanan
kumar oyunu ve efkar-ı umumiyenin iğfal edilişi" olarak değerlendiriyordu.
Olayın İslam dünyasına etkili olacağı hatta, Hint, Afgan ve Iraklıları İngilizler
aleyhinde ayaklandıracağı ve İngiltere'nin buraları bırakmak zorunda kalacağı
yorumları yapılıyordu. |
 |