Çanakkale -
Kayadere Köyü'nden
1315 (1899) yılında
doğdum. Askere aldıklarında İngiliz kaçmıştı Çanakkale'den. Galiçya Cephesine
yolladılar bizi. 5 senede geldim askerden.
Önce Eceabat'ın Yalova köyüne götürdüler bizi. Cephane vapuru gelmişti. Bir
tayyare geldi, iki bomba attı. Biri deniz kenarına kuma düştü, öteki de denize. Bizi
200 kişi ayırdılar. O gece cephaneleri boşalttık gemiden sabaha kadar. Harp
gemisiydi, bizimdi. Yalova Köyü ağzında indirdik cephaneleri gemiden. |

|
Ya Barbaros'tu, ya Turgut'tu. Bilmiyorum.
Çamların içinde askerler hasta yatıyorlardı. Biz 40 gün durduk orada. İstirahat
ettik. Soğandere'ye götürdüler bizi sonra. Soğandere'de talim terbiye gördük.
İngiliz kaçmıştı o zaman. Seddülbahir Soğanderesi'nde 3 ay kadar kaldık.
Yürüyüşe çıkardıklarında hep cesetlerle doluydu ortalık. Bir gün Enver Paşa ile
başka paşalar geldi. Bizi teftiş ettiler. 400 kişi kadar ayırdıla bizi. Siz
Galiçya'ya gideceksiniz dediler.
Yaya başladık yürümeye. Araplı, Yeğen Köy, Uzunköprü'ye geldik. Bindirdiler trene
Uzunköprü'de. Bulgar içinden, Sofya'dan geçtik, Romanya'ya, Galiçya'ya geldik.
.....
Aramızda bir dere var düşmanla. Yağmur da nasıl yağıyor, karavana da gelmiyor. Tam
18 gün aç durduk. 18 gün yiyecek bir şey bulamadık. Zabitlerden emir geldi ki:
"Taş sarın belinize" diye. Göbeğime taş koyup kayışla bağladım. Epey
durduk öylecene iki tane çiğ patates bulup yedim.
Almanlar bozulunca cephede bizi de geri çektirler. Çıplak dedikleri yere. Çıplak
Tepe'de mevzilerde bir ay Ruslarla savaş yaptık. Avusturyalılar kaçtılar. Sonra
orduların yerlerini değiştirdiler. Sağa bizi, sola Almanı, ortaya Avusturyalıları
aldılar. Tekrar cephe tuttuk. Bir buçuk ay kaldım orda. Bir karavana yedik hücuma
kalktık. İkinci hücumda ben yaralandım. Şarapnel tuttu beni. Bizim asker bozuldu.
Çok şarapnel attılar. Ben yaralı kaldım yerde, yatıyorum. Gavur askerleri geldiler.
Tüfeğimi attılar. Çantamda cephane vardı. Onu da attılar uzakça bir yere. Ateş
ederim diye mi korkuyorlar acaba. Gavur askerinin biri de bir dilim ekmek koydu
göğsüme. "Su" dedim. "Yok" dedi omuzlarıyla. Geçtiler yukarı
doğru gittiler. Çok kıştı. Bir gavur askeri geliyor, elinde süngüsüyle koşarak.
Beni süngüleyecek herhalde. Bir başkası koştu geldi. Çatra patra, çatra patra
konuştular. Götürdü onu, uzaklaştırdı benim yanımdan. Ne merhametli gavurlar da
var yarabbim.
İki saat geçmedi arası bizim asker imdat gelmiş. Bir hücum etti bizimkiler. Gavurlar
lap lap düşüyorlar. Bir de kaldırdım kafamı şöyle bir baktım. Arpa demeti gibi
döşemişler gavurlar.
Sabah oldu. Beni alıp sargı mahalline götürdüler. Bir subay var, yazıyor. Dedim ki:
-Müslümansan yanıma gel, beyim. Geldi.
-Bir kaput atın üstüme, bir de su verin, dedim.
-Şimdi asker yolladım suya, gelince çok vericem, dedi.
Sonra doktorlar geldiler.
"Bunun yarası ağır, burada sarılmaz. Büyük sargı mahalline götürün"
dediler.
Sabahleyin bir gavur arabası geldi. Atlı araba. Atıverdiler bizi içine. 4-5 kişi
yaralı varız arabada.
Arabacı gavur askeri bir kamçı vurdu atlara. Dört nala kalktı hayvanlar. Yaram çok
acıdı sarsıntıdan. Kafama karanlık çöküverdi. Gavurun saçından tuttum. Bir
darttım. Badırdandı gavur. "Arkandaki adam ölecek" dermiş. Bir daha vurdu
kamçıyı atlara. Gavur haklı. Dolaşıverdik sargı mahalline vardık. Bir subay geldi
başıma. Baktı bana:
-Haaa dedi. Bir düdük çaldı. Sıhhiye askerleri koştular, geldiler.
Subay:
-İndirin şunu yarasını temizleyin çabuk sargılayın, atın trene, dedi.
4 gün 4 gecede Gedik Kasabasına geldim. Avusturya'da bir kasaba. Hastanede çok iyi
baktılar bize. Francala verdiler. Kıtlıktı o seneler. Haftada iki gün ziyaret
günüydü. Çokcası kadınlar gelirdi ziyaretçi olarak; sigara, bisküvi, bazan da para
dağıtırlardı yaralılara.
Pani doktor derdik erkek doktorlara. Hemşirelerde öyle derdi.
Pavla diye bir hemşire vardı. 20-25 yaşlarında. Yaşıyorsa selam söylerim. Çok
güzeldi. Bana çok baktı. Ah! O Pavla yok mu? Viyana'da: "Bir kadın vereceğiz,
bir de dükkan vereceğiz, kalırsanız" diye ilan ettiler. Kalmadık. Cahillik
ettik. Kalsana be adam, kalsana. Banger olacaktık. Bak şimdi millet oralara gitmek için
birbirini yiyor.
Avusturya'da bir hastanede iki sene yattıktan sonra Edirne'ye geldim. Biraz Bakırköy
Hastanesinde kaldım. Sonra Büyükdere'ye götürdüler. 2 sene de böyle geçti. Köye
gelince 5 sene oldu.
Edirne'ye geldiğimde bir heyet beni muayene etti. Avusturya hastanesinden bana verdikleri
kağıtları hep yırttılar. Türkiye ödeyemez bu maaşı dediler. Avusturya
hastanesinde "Sana tam maaş yazdık" demişlerdi. Edirne'de 75 kuruş maaş
yazdılar.
Madalyam yok. Üç ayda bir 30 bin lira falan maaş alıyorum. 60 senedir alıyorum bu
maaşı.
Sağ kalçamda kırık var. Sağ yanıma yatamıyorum.
Bizim köyden Kuvayi Milliye'ye katılanlar oldu. Ben nasıl gideyim. Yaralıyı.
Sakatım.
...
Ninenin adı "Yete" di. 4 çocuğum oldu. Bir yaşıyor. Ben de onun yanında
yaşıyorum. |
 |