Yenice - Akçakoyun
Köyü'nden
Ben Hatipoğullarından
Hüseyin Oğlu Mehmet, Mehmet Oral. 1309 (1893) doğumluyum. 88 yaşına girdim.
Arabistan'da Basra'da Aşer Kışlasındaydım. 9. Fırkadaydım. Piyadeydim. Talim
yapardık. 8 ay kaldım Basra'da. Harp görmedim Arabistan'da. Babam bedel verdi. Köyüme
geldim. Geldiğimin 12. günü Çanakkale'de Savaş başladı. Ben de Çanakkale'ye
katıldım. 18 Mart günü Çimenlik kalesindeydim. |

|
Düşman donanması boğazı zorladı.
Toplar atılıyordu. Düşman gemileri Çimenlik Kalesini bombardıman ettiler. Bizim
toplar da düşman zırhlılarına ateş ediyorlardı. Düşmanın iki zırhlısı
batınca boğazdan geri çekildiler. Bu sefer harp karaya çevrildi. Düşman karadan
hücum etti. Ben Çanakkale'de 9. Fırka'da Sıhhıye Bölüğü'ne düştüm.
Anafartalar'da Sargı mahallinde idim. Biz ilk tedavi yapıp Büyük Sargı mahalli'ne
gönderirdik bize gelen yaralıları.
3-5 yerinden yara alanları, kolu, bacağı kopan, yarısı yok olmuş insanları
gördüm. Çok yaralılar gördüm. Bizim başımızda Başkatip Galip Bey vardı.
Rütbesi Kaymakamdı.
Ağabeyim, 26. Alayda piyade idi. Ayağında dum dum kurşunu patlamış. Ayağını
bozmuş. Onu gece Kavaklıdere'den Silah deposundan getirdim. Başkatip Galip Bey'in
arabasıyla getirdim. Ayağı çok kötüydü. Fena yaralanmış. Sargı mahalline
getirdim. Hıristiyan doktor vardı.
-Vapur kalkıyor. Şu kağıdı imza ediverin, dedim.
-Atıver şuraya, dedi.
-Köpek ileşi mi, atıyoruz Bey dedim. Bu yaralı, vapura yetiştireceğiz.
Kardeşimi vapurla karşıya, Demetoka Hastanesine gönderdik. Oradan hava değişimi
alıp köye gitmiş. Bir daha da gelemedi cepheye.
Çanakkale Cephesi'nde 3,5 sene kaldım. Çok süngü hücumları oldu. Hatta bir kere
öyle gördüm ki, unutamıyorum. Bir İngiliz askeriyle bizim askerlerden biri,
süngülerini birbirlerine saplamışlar, yan yana yere düşmüşler. Birbirlerini de
şah damarlarını ısırmışlar. Yerde öylecene can vermişler. Yatıyorlardı.
Çanakkale'de bizim 9. Fırkanın Kumandanı Alaman Sabri Bey'di. Alay Kumandamız Kadri
Bey'di. Başkatibimiz Kaymakam Galip Bey'di. Yüzbaşımız Halil Efendiydi. Atatürk
bizim fırkaya geldi. 12'şerden 24 topa, iki bataryaya kumandan oldu. Düşman o
sıralarda deniz kenarında idi. Atatürk'ü cephede çok gördüm. Bizim Fırkadaydı
zaten. Çadırı bizim sargı mahalline yakındı. Bizim Fırka Kumandanı ile
konuşurlarken duydum.
Atatürk'le, Fırka Kumandanı arasında şöyle bir konuşmayı duymuştum.
Atatürk:
-Biz mi onlardan toprak istiyoruz ? Yoksa, onlar mı bizden ?
Fırka Kumandanı:
-Onlar bizden toprak istiyorlar.
Atatürk:
-Öyleyse neden biz hücum edip de kırdırıyoruz askeri. Onlar bize hücum etsinler. Biz
onları kıralım. Biz kırılmayalım.
Fırka Kumandanı:
-Enver paşa gelecek. Ona söyleyelim.
Sonra Enver Paşa geldiğinde Atatürk bunu ona da söylemiş. Hücumu kestirdilerdi. Bir
daha da Enver Paşa gelmedi cepheye.
.....
Bizle beraber Alman subayları da vardı. Hatta Hintler diye bir Alman vardı. Mesela, bir
makineli tüfek bozuldu mu tamir için giderken açıktan giderdi. Yapamazsa yerinde,
alır makineli tüfeği Anafartalar'daki yapımhaneye götürürdü. "Böyle
açıktan gitme, öleceksin," derlermiş. O da "Ölüm bizim için"
dermiş. Sonra duyduk. Hintler dediğimiz Alman kendisini denize atmış. Neden? Bilmem...
.....
Atatürk, İngiliz topları ateşi kesmeden, bizim toplara ateşi kestirmezdi.
.....
Çanakkale bitince, 9. Fırka olarak Rus cephesine gittik. Bayburt'ta bulunduk. Alaman
Sabri Bey, Fırka Kumandanımız Bayburt'ta şehit düştü. Bizi Rus bozdu. Geri
çekildik. Kanlı Taş denilen yerde. Ben orada sıhhıye onbaşısı idim. Baybur'ta geri
çekilirken Alaman Sabri Bey makinalı tüfeklerle arkamızdan gelen Rusları 3-4 saat
oyaladı. Orada kendisi de şehit düştü.
Bizi 9. Alay yaptılar. Yay olarak Ardahan kars, Sarıkamış'a kadar götürdüler. Sonra
geriye Kars'a döndük. Ben orada Kars Menzil Hastanesinde bilemem kaç ay bulundum.
Mütareke olup da, silahlar bırakılınca da köye geldim.
.....
Kuvayi Milliye'de Karaağaç Cephesinde Edremit Kaymakamı Hamdi Bey'in yanında bulundum.
Bizi buralardan çete olarak Hamdi Bey toparladı. Hamdi Bey'in yanından Yüzbaşı Ali
Bey bizi birkaç kişi Yabancılar Cephesine aldı. Manisa Karaağacı'nın beri
tarafında, üzerimizde de 5-10 mermi kalmıştı. Yunanlılar biz orada bozdu.
Yabancılarda piyade onbaşısı idim. Yanımda Hamdi Bey'den Mustafa Çavuş, Arap
Mustafa, Süleyman, Aras Mustafa, Halil Çavuş vardı. Karabey'den Latif Çavuş,
Kazım'ın Hasan vardı. Hamdi Bey'den Mülazimin Hasan vardı. Biz mevzide filan
değildik. Bir zeytinlik içindeyiz. Gavur geliyor. Cephanemiz bitti. Bozulduk.
Dereköy'de Rezil Değirmeni denilen yerde yeniden bir cephe tutmak istedik. Tutamadık.
Cephanemiz yoktu. Dağıldık.Biz orada 3 ay filan kalabildik.
Sonra Hamdi Bey Akbaş Cephaneliğini basıp silah ve cephaneyi bu taraf, Anadolu'ya
geçirdi. Fakat İnova'da Anzavurcular tarafından şehit edildi.
Bizim köyü Yunanlılar işgal ettiler. Kalkım'da Yunan karakolu vardı. Bizi
topladılar. Önce Edremit'e götürdüler. Edremit'ten 12 kişi İzmir'e götürdüler.
Ben de varım. İzmir'de hapse attılar. Bu sırada Yunanlılar Afyon Cephesinde bozulunca
vapurla İzmir'den Pire'ye, Korfu Adası'na götürdüler.
İzmir'den bindiğimiz vapurda Tevfik Kaptan diye biri vardı.
Tevfik Kaptan "Bu vapuru kaçıralım. Kurtulalım." diye konuşurdu. Ali Kumpas
adında birisi vardı Aydın'lı. Gitmiş söylemiş Yunanlılara. Çok dövdüler bizi.
Çay istemiştim. Getirip sıcak çayı suratıma serpiverdi gavur. İzmir'de bir de Yunan
mahkemesine çıkardılar beni. "Sen çetesin, kaç tane hristiyan öldürdün?"
diye sordular.
Korfu Adası'nda pek kötülük, hakaret etmediler. Bir parça ekmek verirlerdi. Başka
bir şey vermezlerdi. Ben Korfu'da hapis yattım. Yerim sıcaktı. Üstümdeki odada
mahkeme yapıyorlardı.
Sonra bizi korfu'dan çıkarıp Atina'nın sağ tarafında tel örgülerin içine
koydular. Bu tel örgülerde 8-9 ay kaldık.
Atina'da esir bulunduğumuz tel örgülere Ankara'dan bir elçi geldi. Ak elbiseli, hasır
şapkalı birisi. Tel kumandanıyla konuştular. Aramızda bir de kaymakam vardı.
Çıktı o gelen elçiyle el sıkıştı. Bizi o gece Pire Limanına sevkettiler. Yalnız
o kaymakamı o gece bir kör kuyuya atmış Yunanlılar. Sabahleyin ölüsünü buldular.
Vapura bindik. İzmir'e geldik. Ben hasta oldum. İzmir Hastanesinde 12 gün yattım.
Hastaneden çıktıktan sonra Edremit üzerinden köyümüze geldim.
.....
Hafif bir misket yarası aldım Anafartalarda.
.....
Düğün yaptığımda gavurlar buralardaydı. Şimdi 5 çocuğum var. Çocuğum bakıyor.
Hiçbir yerden maaş almıyorum. Nefes darlığı var. Gözümün biri görmüyor.
Kulaklarım ağır duyuyor. Hali vakti yerinde olanlara bile verdiler maaş da, bizim
gibilere vermiyorlar. Bir maaş çıkarsalar ban da elim genişleyecek. Burada oğlumun
yanında kalıyorum. O veriyor arada birkaç kuruş...Harcanıyorum... |
 |