 |
. |
|
Anlaşma Devletleri tarafından
Boğazların açılarak Rusya’ya ulaşılması halinde Rusya, dış alım-satım
olanağına kavuşacağından, ekonomik dengesini kurup sıkıntıdan kurtulacak,
İngiltere-Fransa da Rusya ve Romanya’nın zengin buğday ürünlerinden yararlanıp,
gerek silahlı kuvvetlerinin, gerekse halkının yiyecek gereksinimlerini sağlamış
olacaklardı ki, bu gerçekleşememiştir.
Keza Boğazlar açılabilseydi,
Tuna yolu da yeniden trafiğe açılıp Karadeniz’deki 120 parça ticaret gemisinden
yararlanma olanağı elde edilecekti. Halbuki Çanakkale Zaferi, yalnız Rusya ile
İngiltere, Fransa’nın değil, bunların aynı zamanda diğer Batılı devletlerle olan
karşılıklı ticari ve ekonomik ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemiş, ne
İngiltere, Fransa müttefiki Rusya’ya ihtiyacı olan silah ve cephaneyi
ulaştırabilmiş, ne de Rusya Batılıların ihtiyacı olan buğdayını Akdeniz’e
aktarabilmişti.
Birinci Dünya Savaşı başında
Boğazların kapatılıp, bu savaş sonuna kadar açılamaması, kuşkusuz uluslararası
ticari ilişkileri de olumsuz yönde etkilemişti. Nitekim, Karadeniz’de; İngiltere,
Rusya, Fransa, Belçika ve İtalya’nın toplam 85; Yunanistan, Romanya, Danimarka,
İsveç ve Hollanda’nın toplam 27; Almanya, Avusturya-Macaristan’ın toplam 17 olmak
üzere, genel toplamı l29’u ve toplam tonajı 350.000’i bulan ticaret gemisi mahsur
kalmıştı.
Yukarıdaki açıklamaların
ışığı altında kısaca denebilir ki, Çanakkale’de Türk Zaferi, iki yıl uzayan
savaş boyunca Doğulu ve Batılı müttefik devletlerin (Rusya-İngiltere-Fransa)
ekonomilerinde sıkıntılar yaratmıştır. Bu durum, özellikle Rusya’yı bunalıma
sürüklemiş ve sonunda rejim değişikliğine (komünizme) kadar gidebilmiş ve böylece
de Rusya’nın savaş dışı kalmasına yol açmıştır.
Zaferin, yukarıdaki ticari ve
ekonomik etkinliklerinin yanında, Türk ulusu açısından sosyal alanda da etkileri
görülmüştür. Çanakkale deniz ve kara muharebelerinde toplam 211.000 insan zayiatı
veren Türk ulusu, bu arada binlerce okumuş ve aydınını da kaybetmişti. Kesin olmayan
tahmini rakamlara göre, 100.000’den fazla öğretmen mülkiyeli, tıbbiyeli ve Türk
ocaklarında yetişmiş okur-yazar yitirildiği sanılmaktadır. Böylece o günün
koşullarında ülkenin beyin takımını oluşturan küçümsenemeyecek bir sayıya
ulaşan bu kayıpların, olumsuz etkileri, savaş sırasında olduğu kadar, bu savaşı
izleyen Türk İstiklal Savaşı’nda da fazlasıyla hissedilmiştir. Nitekim, 1923’te
Cumhuriyetin ilanından sonra, Atatürk’ün başlattığı inkılaplar ve bunların
paralelinde girişilen reformların kitlelere yaygınlaştırılıp mal edilmesinde, hayli
sıkıntılar çekilmiştir.
|
 |
|
. |
|