 |
. |
|
Çanakkale’de denizde ve karada
kazanılmış olan her iki zafer, Osmanlı’nın Balkan felatiyle içte ve dışta
sarsılmış bulunan devlet prestijini kurtarıp güçlendrmiş, hükümetin iktidarda
kalış sürelerini uzatmıştı.Anlaşma Devletleri’nin savaşın başından beri
bekledikleri hükümet krizi olmamış ve kabine değişikliğine de gidilmemiştir.
Türk ulusunun tarihini süsleyen
çok sayıdaki zaferlerine, Çanakkale’de, bütün dünyanın gözü önünde bir
yenisini daha ekleyerek elde ettiği parlak zafer, onun eski güç ve dinamıiznıini
koruduğunu, çöküntü dönemini yaşayan ve can çekişen bir imparatorluk içinde hala
kahraman bir ulusun varlığını, yeniden ortaya koymuştur. Bir başka deyişle
Çanakkale’de ölmesini bilenler, Türk milletinin tarihten silinmeden yaşayacağını
kanıtlamıştır.
Çanakkale Zaferi, Batılıların
Doğulu müttefiki Rusya’ya ulaşmasına olanak tanımamış, mahsur kalan koskoca
Çarlık Rusyası içerden çökerek, Bolşevikliğin pençesine düşmüştür.
Çanakkale’de Türk savunması
aşılabilse ve Boğaz açılabilmiş olsaydı, savaş kısa sürede biter, Rus ihtilali
patlak vermez, verse bile, İngiltere ve Fransa’nın işe karışmasıyla bu ihtilal
daha başlangıçta boğulabilirdi. Böylece müttefikleriyle birlikte zaferi paylaşmakta
gecikmeyecek olan Ruslar, Çarlarının taksim planı gereği kendilerine daha işin
başında söz verilen Boğazlar ve İstanbul’u işgal etmiş ve Deli Petro’dan beri
izledikleri, “Açık denizlere ulaşma” politikalarını gerçekleştirmiş
olurlardı.
Anlaşma Devletleri’nin
Çanakkale’deki başarısızlıkları henüz savaşa katılmamış olan Balkan
Devletleri’nin tutumlarını da farklı yönlerde etkilemiştir.Bulgaristan, Merkez
Devletl’eri’nin yanında yer alırken, Romanya, Yunanistan ve Italya’nın daha bir
süre savaş dışında kalmalarını sağladığı gibi, Arap ayaklanmasını bir yıla
yakın bir süre geciktirmiştir.
Çanakkale Muharebeleri,
Ingiltere’nin savaşın başından beri Japonya’dan yapmakta olduğu yardım talebini
artırmasını istemesine rağmen, Japonya’nın bu istekleri çeşitli bahanelerle kabul
etmemesine yol açmıştır.
Birleşik Filo’nun ağır
yenilgiye uğrayıp Boğaz’ı geçemeyişi, İngiltere ve Fransa’nın, siyasi ve
askeri prestijini bir hayli sarsmış, özellikle Ingiltere’nin denizlerdeki
tarıtışılmaz üsıtünlüğü imajını ortadan kaldırmıştı. Bu durum, adı geçen
devletlerin sömürgelerinde bağımsızlık ve özgürlük akımlarının doğuşuna ve
dolayısıyla dünya siyasi haritasını değiştiren bazı gelişmelere yol açmıştır.
Keza Avusturalya ve Yeni Zelanda
gibi Ingiliz dominyonu deniz aşırı ülke askerlerinin, sırf Ingiliz çıkarları
uğruna Çanakkale’de Türklere karsı muharebeye zorlanıp, yabancı topraklarda
hayatlarını yitirirken, kafalarında yer alan bir takım sorular (niçin ve kimin için
döğüştükleri gibi), cepheden ailelerine gönderdikleri mektupların zamanla
açıklanmasında anlaşılmaktaydı. Bu da, onlarda gitgide ulusal blincin
kıvılcımlarını oluşturmakta gecikmedi.
Nitekim, 9 Eylül 1922’de Yunanlılar lzmir’de denize döküldükten sonra, muzaffer
Türk ordularının Boğazlar bölgesine yönelip yaklaşmaları üzerine, Churchill’in
dominyonlardan yeniden yardım istediği, Avusturalya başbakanının, “Tek bir askerin
hayatına tehlikeye koymayacağını ve savaşa karar verilirse, dominyondan iş birliği
istenmemesi gerektiğini” belirten anlamlı bir yanıtıyla karşılaşmıştı.
Çanakkale Muharebelerinin diğer
ilginç bir yanı da, iki hasım ordunun döğüşken askerleri arasında yakınlaşmanın
getirdiği dostluğun, zamanla artmış olmasıdır. Gerçekten Anzak asker ve
komutanları, Çanakkale’de yiğitçe döğüşen Türklerin hem asker, hem de insancıl
yönlerini yakından izleyerek, onların kendilerine
tanıtıldığı gibi barbar bir ulusun çocukları olmadığını görüp anlamak
fırsatını bulmuşlardı.İşte bu durum, ülkeler arasındaki siyasi ilişkileri de
olumlu yönde etkilemiş ve savaş sonrasında, Asvusturalya ve Yeni Zelanda
ile anlamlı dostlukların oluşmasının başlıca nedeni olmuştur.
Çanakkale Muharebelerinin bir
başka ilginç tarafı da Orta Doğu’da bu günkü İsrail Devleti’nin kurulmasında
etken bir rol almış olduğudur. Nitekim, Siyonist liderlerinden Vladimir Eugeueniç,
Gelibolu’daki “Gönüllü Yahudi Birliğinin Hikayesi” adlı eserinde, konuyu
açıkça şöyle dile getirmektedir “Gelibolu’ya yolladığımz 600 kadar gönüllü
Yahudi askerlerinin savaşlar sırasında gösterdiği üstün çaba ve başarı,
davamızın dünyaya tanıtılması ve dikkate alınması bakımından çok yararlı
olmuştur.” Gerçekben Birinci Dünya Savaşı henüz sona ermemişken, 2 Kasım
1917’de benimsenen “Balfour Bildirisi”, bu günkü İsrail’in kurulmsında etken
olması açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir.
Çanakkale Zaferi’nin daha
ilginç ve anlamlı bir sonucu da, doğunun büyük bir imparatorluğunu oluşturan
koskoca Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla kalmamış, ülkesinde güneş batmayan
Batılı büyük devlet olan Büyük Britanya Imparatorluğu’nda da ilk yarayı açmaya
yetmiş olmasıydı. Böylece emperyalizm tam çökmüş olmasa bile, bir hayli
sarsılmıştır.
|
 |
|
. |
|